Uzman Doktor Bayan Hemşire Gözetiminde 

Sağlıklı ve Güvenli Randevu İçin

Muayenehane İletişim
Siz Değerli Hastalarımızı Kliniğimize bekleriz.
Randevu ve İletişim için :  
0242 229 34 34 
Online Randevu ve Yorumlar İçin Lütfen Tıklayın...


Menopoz

İnsanların yaşamları belli sınıflara ayrılabilir. Bunlar bebeklik, çocukluk, ergenlik, yetişkinlik ve yaşlılık olarak sıralanabilir. Menopoz da bu sınıflardan birisidir ve sadece kadınlarda görülür. Yani, menopozun doğal sürecin bir gereği olarak nitelendirilmesi gerekir. Söz konusu dönemde yumurtalıklardaki folikül miktarında ciddi bir düşüş görülür. Bu durum ise östrojen üretiminin azalmasına ve yumurtalıkların zaman içinde küçülmesine neden olur. Bütün bunların sonucunda ise yumurta üretimi tamamen durur, adet döngüsü kesilir ve üreme yeteneği kaybolur.

Bilindiği gibi adet döngüsü, aynı zamanda mens olma olarak da adlandırılır. Menopoz kelimesi, mens ve pause (durmak) kelimelerinin birleşmesiyle oluşmuş ve dilimize bu şekilde geçmiştir. Kelimenin anlamı düşünüldüğünde, menopoz için yapılacak en anlaşılır tanımlardan birisi de adet döngüsünün kazanılmasıdır. Dünya Sağlık Örgütü de bu tür bir tanımı kabul eder. Menopoz dönemi ise genel olarak 45 ila 55 arasındaki yaşları kapsar.

Menopoz Dönemleri

Menopoz, belli aşamalardan oluşan bir dönemdir. Bu süreç, kendi içinde 3 farklı dönemden oluşur. Bahse konu dönemler şu şekildedir:

Premenopoz: Ön menopoz olarak da bilinen bu dönem, ilk belirtilerin görüldüğü zamandan menopoza kadar olan zaman dilimini kapsar. Söz konusu dönemde adet düzensizliği vardır. Yumurtalıklardaki hareketlilik de azalır. Premenopoz, birkaç ay veya daha fazla sürebilir.

Menopoz: Son defa adet olmadır.

Postmenopoz: Son adetin üzerinden en az 1 yıl geçmesi ile başlar ve yaşlılığa kadar geçen 8-10 yıllık süreyi kapsar.

Menopoza Girmeyi Etkileyen Faktörler

Kadınların menopoza girdiği dönemler, yukarıda da belirtildiği gibi genel olarak 45-55 yaş arasıdır. Bazı kadınlarda bu aralık 1-2 sene erken veya geç başlayabilir. Bu durumun nedeni ise kadınları etkileyen bir takım faktörlerdir. Bunlar şu şekilde sıralanabilir:

Genetik faktörler

Genital faktörler

Psikolojik faktörler

Fiziksel faktörler

Çevresel etkiler

Sosyal unsurlar

Sigara ve alkol kullanımı

Genel sağlık durumu

Menopoz Teşhisi Nasıl Konulur?

Menopoz, aniden gelişen bir süreç değildir. Zaman içinde yavaş yavaş ortaya çıkar. İlk belirtisi ise adetlerin gecikmesi ve düzensizliğidir. Bu durumdan dolayı kadınların önemli bir kısmı menopoz olmaya başladıklarının farkına dahi varmazlar. Hatta bir kısmı, bu dönemde başlayan adet gecikmesinden dolayı kendileri hamile dahi zannedebilir. Bundan dolayı menopozun teşhisi çok önemlidir.

Menopoz tanısı için gerekli olan test, adet görüldüğü dönemde yapılır. Adetin 3.veya 4.günü yapılan kan testinde, FSH ve LH hormonlarının seviyesi normale göre çok daha yüksekse menopozu işaret eder. FSH düzeyi 25-40 pg/ml arasında ise premenopoz olduğu düşünülebilir. Fakat bu hormonun miktarı 40 pg/ml seviyesini geçmiş ise kesin olarak menopoz tanısı konulur.

Menopozda Dikkat Edilmesi Gerekenler

Menopoz dönemiyle ilgili merak edilen hususların başında cinsel yaşam gelir. Bu dönemde kadınlarda cinsel isteksizlik görülebilir. Fakat cinsel ilişkinin sakıncalı olması gibi bir durum söz konusu değildir. Buna karşın azalan bazı hormonlardan dolayı kadınlarda vajinal kuruluk görülebilir. Bu durum ise cinsel ilişkinin ağrılı olmasına neden olacaktır. Ağrıdan kurtulmak için yağ veya kayganlaştırıcı kullanılabilir.

Menopoz olunmaya başlanan dönemde beslenme de çok önemlidir. Bu dönemde östrojen hormonun seviyesinin düşmesine bağlı olarak insan vücudu daha fazla kalsiyuma ihtiyaç duymaya başlar. Ayrıca metabolizmanın yavaşlamasına bağlı olarak kilo alımı hızlanır. Kilo alımının dengelenmesi için diyet uygulanması gerekir.

Menopoz Tedavisi Var Mıdır?

Menopoz, yukarıda da belirtildiği gibi doğal bir dönemdir. Bu dönem bir hastalık olarak görülmemelidir. Fakat erken yaşta menopoza girme veya menopoza bağlı hastalıkların risklerini ortadan kaldırmak için mutlaka kadın doğum uzmanına muayene olunması gerekir.

Kemik Erimesi

Sağlıklı kemikler yakından incelendiğinde birer bal peteğini andırır. Fakat osteoporoz olarak da bilinen kemik erimesi görülmeye başladığında bu görüntü bozulur ve kemiklerin üzerindeki boşluklar büyür ve bal peteği görüntüsü bozulur. Osteoporotik kemik yoğunluğunun artmasıyla birlikte sağlıklı kemiklerin yapısında ciddi bir değişim meydana gelir ve kemiklerin yapı olarak zayıfladığı görülür. Kütlesini kaybetmeye başlayan kemiklerin dayanıklılığı azalır ve kırılmaya daha müsait hale gelir. Bu genel durum, kemik erimesi veya osteoporoz olarak tanımlanır.

Osteoporoz, Yunancada yer alan kemik ve küçük delik anlamındaki osteo + poros kelimelerinin birleşmesiyle meydana gelmiştir. Buradan hareketle bu kelimenin delikli kemik anlamına geldiği söylenebilir. Kemiğin yapısında oluşan bu delikler zamanla büyür ve kemiğin adeta süngerimsi bir yapıya bürünmesine neden olur. Kemik erimesi, hem kadınlarda hem de erkeklerde görülen önemli bir sorundur. Fakat kadınlarda görülme oranının erkeklere nazaran dört kat daha fazla olması, kemik erimesinin bir kadın hastalığı olarak algılanmasına neden olur.

Kemiğin yapısında farklı maddeler vardır. Kollajen lifleri, kalsiyum tuzları ve minerallerden oluşan kemikler, son derece sağlam ve serttir. Kemiğin dış kısmında sert bir kabuk olmasına karşın, içerisinde ise bal peteğine benzeyen ve nispeten daha yumuşak olan bir yapı yer alır. Trabeküler kemik adı verilen bu kemik ağı, sürekli kendisini yeniler ve bundan dolayı kemik aktif bir doku olarak kabul edilir. Kemiklerde yenilenme, eski dokuların parçalanması ve yenilerin üretilmesi şeklindedir. Bu işlem, hayatın her döneminde aynı hızda değildir ve bazı dönemlerde ciddi bir yavaşlama söz konusudur.

Çocukluk ve ergenlik döneminde kemik hücrelerindeki yenilenme çok hızlıdır. Öyle ki, eski kemik hücreleri parçalanmadan yenileri üretilir. Bu durum kemiklerin gelişmesine ve güçlenmesine neden olur. 20’li hatta 30’lu yaşların ilk bölümüne kadar durum bu şekilde devam eder. 40’lı yaşlara gelene kadar ise kemik hücrelerinin parçalanma ve üretim hızı aynıdır. Bu dönemde de genel itibari ile kemikler sağlam ve serttir.

40’lı yaşlardan sonra kemik hücrelerinin parçalanma hızı artarken, üretim hızında ise bir miktar düşüş meydana gelir. Bu durum, kemiklerin zayıflamasına neden olur. Bu durum, bir nevi kemik erimesidir ve bu erime hemen herkeste meydana gelir. Fakat kemiklerin kırılgan bir duruma geldiğinde osteoporoz ifadesi kullanılır. Bundan önceki diğer durumları ifade etmek için bu kelime kullanılmaz.

Kemik Erimesi Tanısı Nasıl Konulur?

Kemik erimesi, kemiğin yapısındaki değişimler sonucunda kırılganlığı artmasıdır. Yani kemik yapısındaki her değişim kemik erimesi olarak tanımlanmaz. Bundan dolayı söz konusu hastalığın tanısının doğru olarak konulması, izlenecek tedavi yöntemlerinin başarılı olabilmesi adına son derece önemlidir.

Kemik erimesi tanısı, kemik içindeki mineral yoğunluğunun kantitatif ölçümü ile konulur. Bu yöntem son derece kolaydır ve hastayı genel anlamda zorlamaz. Kemik dansitometresi olarak da bilinir. Kemik hakkındaki en doğru sonucu veren söz konusu yöntem, Dünya Sağlık Örgütü tarafından da önerilir. Hastalığın tanısı için yine bu örgüt tarafından belirlenen kriterler baz alınır. Bu kriterlerin genel olarak 25 yaşındaki bir kadının kemik yapısının özellikleri olduğunun söylenmesi yanlış olmaz. Burada yapılan karşılaştırma sonrasında ilgili kişide kemik erimesinin olup olmadığı çok rahat bir şekilde anlaşılır.

Kemik yoğunluğunun ölçümü için hastalanmaya gerek yoktur. Rutin olarak bu teste girmek mümkündür. Uzmanlar, özellikle 40 yaşını geçen kadınların 2 yılda bir kemik ölçümü yaptırması gerektiğini ifade etmektedir. Bu işlem için özel bir hazırlık yapılmasına gerek yoktur. Dikkat edilmesi gereken tek nokta, testten önceki 24 saat içinde kalsiyum ağırlıklı beslenilmemesidir.

Kemik Yoğunluğu Nasıl Ölçülür?

Kemik yoğunluğun ölçümü söz konusu olduğunda, insanların önemli bir kısmı bu işlemin ağrılı olacağını düşünür. Hatta bir kısmı genel ya da lokal anestezi ile gerçekleştirildiğini ve bu şekilde kemikten bir parça alındığını hayal eder. Fakat kemik yoğunluğunun ölçümü bu şekilde değil, son derece kolay bir şekilde yapılır.

İşlem ağrısızdır ve herhangi bir ilaç verilmesi söz konusu değildir. Masaya hareketsiz olarak yatan hastanın kemiklerine, kemik dansitometrisi tarafından x ışını gönderilir. İki paket halinde gönderilen ışınların ilki yumuşak dokular tarafından, diğeri ise kemikler tarafından emilir. Toplam miktardan yumuşak dokudaki miktar çıkarıldığında geriye kalan miktarın kemik yoğunluğu olduğu kabul edilir. Bu işlem için kullanılan x ışını miktarı son derece düşüktür ve çok az radyasyon içerir. Normal röntgenden dahi daha az radyasyon içerdiği söylenebilir.

Kemik Erimesi ve Menopoz

Kemik içerisinde yer alan bazı minerallerin yoğunluğu, ilerleyen yaşa bağlı olarak değişir. Minerallerde yaşanan bu kayıp, kadınlarda çok daha fazladır. Bunun farklı nedenleri vardır. İlk neden olarak kadınların vücutlarındaki kemik kütlesinin erkeklere göre daha az olması gösterilebilir. Bir diğer neden ise kadınların 40’lı yaşlarda menopoza girmesidir.

Kemik hücrelerinin üretimi 30’lu yaşlara kadar devam ederken, 40’lı yaşlara gelindiğinde ise yavaşlamaya başlar. Menopoz ile birlikte kadınların vücutlarına salgılanan östrojen hormonu seviyesinde ciddi bir azalma meydana gelir. Bu azalmaya bağlı olarak kemik erimesinde ciddi bir hızlanma meydana gelir. Öyle ki, kemiklerin erimesi ile birlikte bazı değişimler dışarıdan dahi çok rahat bir şekilde anlaşılır. Kemik boylarında kısalma, bazı noktalarda yuvarlaklaşma gibi durumlar yaşanır. Tüm bunların tespiti için kemik yoğunluğunun ölçülmesi son derece önemlidir.

Kemik Erimesi Belirtileri

Kemik erimesi, insan sağlığını tehdit eden önemli rahatsızlıklardan birisidir. Söz konusu rahatsızlık bu kadar önemli olmasına rağmen, kendisini gizleme konusunda son derece başarılıdır. Bundan dolayı kemik erimesi belirtileri yoktur. Bu durum kendisini bir kaza anında belli eder. Normalde basit bir kaza olarak kabul edilen durumlar neticesinde kemiklerin kırılması, bu hastalığın en önemli belirtisi kabul edilir. Meydana gelen kırıklar genellikle omurga, kaburga, kalça ve el bileğinde meydana gelir. Kırılmaların haricinde kemiklerin yapısında meydana gelen bozulmalara bağlı olarak şekil değişiklikleri dışarıda fark edilebilir.

Kemik Erimesi Tedavisi

Osteoporoz tedavisi için erken teşhis çok önemlidir. Bundan dolayı insanların kemik yoğunluklarını 2 yılda bir kontrol ettirmeleri gerekir. İlerleyen yaşlarda fark edilen kemik erimelerinin tedavileri maalesef yoktur ve etkileri son derece yıkıcıdır.

Kemik erimesinin normalde bir tedavisi yoktur. Fakat erken teşhis edildiğinde kemik kaybının azaltılması, kemik yoğunluğunun artırılması için bazı tedaviler uygulanır. Bunlar, erimeyi yavaşlatır fakat tam manası ile durdurmaz. Yavaşlayan kemik erimesinin insanların hayatına olan olumsuz etki kısıtlı kalır.

Osteoporoz sonucunda zayıflayan kemiğin tekrar eski haline getirilmesi söz konusu değildir. Bundan dolayı tedaviden daha fazla bu hastalığın engellenmesine yönelik tedavilerin ve yöntemlerin uygulanması gerekir. Bunlardan bazıları şu şekilde sıralanabilir:

Sigara, alkol gibi kötü alışkanlıkların terk edilmesi

Yeterli kalsiyum alınması

D vitamini alımı

Dengeli beslenme

Düzenli egzersiz yapma

Yaşam tarzının hareketli bir hale getirilmesi

Beslenme sorunlarının giderilmesi

Kemik oluşumunu olumlu etkileyen ilaçların kullanılması

Kemik oluşumu için D vitamini ve kalsiyum büyük öneme sahiptir. Fakat bunların aktif hale gelmesi için yeterli miktarda güneş ışığının da alınması gerekir. Bundan dolayı gün içinde mutlaka güneşte zaman geçirilmelidir. Bu tür faaliyetler sayesinde kemik erimesi riski minimuma inecektir.


Sorularınız

Soru Sor

Doktora Sorun
s